Terk Nedeniyle Boşanma TMK 164
TMK 164 ile özel boşanma sebepleri arasındaki terk, tek başına boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Evi terk eden eşe terk nedeniyle boşanma davası açılır. Terkin gerçekleşmesi halinde hakim evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını incelemeksizin boşanma kararı verebilir.
Terk eyleminin oluşması için gereken şartlar Yargıtay kararları ile belirlenmiştir. Terk edilme halinde diğer eşin izlemesi gereken yol, göndermesi gereken ihtar gibi şartlar vardır. Nitekim evden (ortak konuttan) ayrılıp haklı bir neden olmaksızın diğer eşi bırakan eş tam kusurlu sayılır. Nafaka ve tazminat talepleri buna göre değerlendirilir.
Ancak haklı bir sebebi olan eş, kendisine ihtar çekildiğinde, ihtara cevap vererek itiraz edebilir.
Terk Edilmek ve Boşanma
Terk edilen eşin ilk bakması gereken kanun hükmü TMK m. 164 hükmüne göre;
- Eşler, evlilikten doğan yükümlülüklerinden kaçmak için diğerini terk eder veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmezse; ayrılık, en az 6 ay sürmüş ve sürmekteyse; hakim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir.
- Diğerini evden kovan veya haklı bir sebep yokken eve dönmesini engelleyen eş de terk etmiş olarak kabul edilir.
- İstem üzerine mahkeme, yapacağı ihtarda terk eden eşe 2 ay içerisinde eve dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur.
- Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır.
- Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin 4. ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz. Ayrıca ihtardan sonra 2 ay geçmedikçe boşanma davası açılamaz.
Terk Nedeniyle Boşanma Davası Şartları
- Eşlerden birinin evi terk etmesi
- Terk etmesinde haklı bir nedeninin olmaması
- Terk etme maksadının evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek olması
- Ayrı yaşamanın en az 6 ay sürmesi
- İhtar yapılması
- İhtardan sonra 2 ay içerisinde terk eden eşin eve dönmemiş olması gerekir.
Terk Nedeniyle Boşanma Nedir?
Terk olgusu, boşanmada iki şekilde ele alınmaktadır: Gerçek Terk ve Yapıntı Terk
Gerçek Terk Nedeniyle Boşanma
Gerçek terk ile bir eşin evi terk etme eylemi, yapıntı terk ile diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlayan eşin eylemi anlatılır. Buna göre gerçek terkte ortak konuttan ayrılan eş terk eylemini gerçekleştirir. Gerçek terkte, terk eden eş iradi olarak ve hukuka aykırı bir şekilde evden ayrılır ve evde kalan eş boşanma davası açabilir.
Yapıntı Terk Nedeniyle Boşanma
Yapıntı terkte, evde kalmaya devam eden eş diğerini evi terk etmeye zorlamıştır. Evde kalan eş terk etmiş sayılır ve ortak konuttan ayrılmak zorunda kalan eş terk sebebiyle boşanma davası açabilir. Örneğin erkeğin kadına şiddet uygulaması sebebiyle evi terk etmesi halinde yapıntı terk vardır. Burada erkek kadına karşı terk sebebiyle boşanma davası açamaz. Terke zorlayan erkektir. Eşini konuttan kovan kişi de terk sebebiyle dava açamaz.
Böylelikle, haklı bir sebep olmaksızın eve dönmeyi engelleyen eş dava açamaz, yapıntı terke maruz bırakılan eş dava açabilir.
Terk Nedeniyle Boşanma Davasının Açılamayacağı Haller
- Evliliğin eşlere yüklediği ödevlerden biri de ortak konutun birlikte seçilmesidir. Ortak konut birlikte seçilmemişse, o evden ayrılmak terke girmez.
- Aynı şekilde memuriyet sebebiyle başka yerde yaşamak da terk sebebiyle boşanma davası açmaya mahal vermez.
- Bunun gibi zorlayıcı diğer sebeplerin varlığı halinde de terk sebebiyle boşanma davası açılamaz: hükümlülük, tutukluluk, karantina vs.
- Benzer şekilde, eğer eşler ayrı yaşamaya birlikte veya hakimin müdahalesi ile karar vermişse, terk sebebiyle boşanma davası açılamaz.
Terk sebebiyle boşanma davasında ispat yükü davacıdadır. Dolayısıyla çağrı yapan eş, diğer eşin eve dönmediğini ispat etmek zorundadır. Diğer yandan, eve döndüğü ancak eve kabul edilmediği iddiası var ise, bunun da tanık beyanı gibi deliller ile ispatlanması gerekir.
Terk Nedeniyle Boşanmada Haklı Sebepler
- Eşinin canına kastetmesi
- Eşine zührevi hastalık aşılaması
- Eşini dostuyla birlikte oturmaya zorlaması
- Eşin kişiliği, ekonomik güvenliği, ailenin huzuru ortak yaşam sebebiyle ciddi şekilde tehlikeye düşmüşse (TMK 197)
gibi sebepler diğer eş ile birlikte yaşamamak için haklı sebeplerdir. TMK m. 197 hükmü uyarınca eşlerin kişiliği, ekonomik güvenliği, ailenin huzuru ortak yaşam sebebiyle ciddi şekilde tehlikeye düşmüşse, diğer eşin ayrı yaşamak için haklı sebebi olduğu kabul edilir.
Bu gibi sebeplerin varlığı halinde terk hukuka uygun olur ve boşanma davasına mesnet oluşturmaz.
Diğer yandan, kendisine tebliğ edilen ihtara rağmen haklı sebeplerle eve dönmemek de boşanma davası açılmasına engeldir. Örneğin anahtarı olmadığı için eve girilememesi, konutun hazır olmaması, evde bulunması tercih edilmeyen üçüncü bir şahsın evde olması, ihtardan sonra ihtarı alan eşin haklı sebeplerle boşanma davası açması, dönmemekte hastalık, askerde olmak vs. gibi mazeretler bulunması gibi hallerde terk sebebiyle açılan boşanma davası reddedilir.
Dön İhtarında Konutla İlgili Şartlar
Terk sebebiyle boşanma davası kapsamında dönmesi için ihtar gönderilen eşe itiraz hakkı vermemek için konutun ihtar isteminden 4 ay önce hazırlanmış olması, döşenmiş ve yaşanabilir olması, eşlerin birlikte seçtikleri bir konut olması, maddi bağımsızlığı haiz bir konut olması ve manevi bağımsızlığının da olması gerekir. Bu şartların yokluğunu ispat eden eşin o konuta dönmemekte haklı sebebi olduğu kabul edilir. Şartların yokluğu, eve davet ihtarına verilecek cevapta itiraz olarak ileri sürülmelidir.
Maddi bağımsızlıktan eşlere özel mutfak, banyo, lavabo, tuvalet olduğu anlaşılmalıdır. Manevi bağımsızlık ise eşlerin anne, baba veya kardeşlerinin yaşamadığı konuttur. Ancak eşlerin ailesinden bakıma muhtaç kişilerin davet edilen konutta yaşamasının kural olarak haklı sebep oluşturmayacağı kabul edilir.
Evi Terk Eden Eşe İhtar
Terk İhtarının Mahkemece Gönderilmesi
Terk edilen eş aile mahkemesine başvurarak terk eden eşe eve geri dön çağrısında bulunulmasını talep edebilir. Bu ihtar bir çekişmesiz yargı işi olduğu için Değişik İş olarak ele alınarak mahkemece yerine getirilir.
İhtarı herhangi bir yerdeki mahkeme göndermeye yetkilidir. Terk eden eş yurt dışında ise ihtar istinabe yoluyla gönderilir. Ancak Türkiye’de oturan eşi yurt dışına davet Türk mahkemeleri aracılığıyla mümkün değildir.
Gönderilecek olan ihtarda;
- mahkemece dönülmesi için çağrı yapılan konutun açık adresi
- dönüş yapılması gereken sürenin 2 ay olduğu
- uymamanın sonuçları
- uzak yerlerde bulunan eş için yeterli yol giderinin PTT ile konutta ödemeli/konutta teslim şeklinde yol gideri olarak gönderildiğine dair açıklama ihtarda (ve havalede) yer alması gerekir. Yol gideri yeterli değil ise, itiraz ile belirtilmelidir.
Ortak konuttan ayrılmaya zorlamak suretiyle terk eden eşe aynı şekilde ihtar gönderilmesi mümkündür. Bu halde gönderilecek ihtarın;
- ‘tebliği tarihinden itibaren 2 ay içinde ortak yaşamdan uzaklaştırıldığını açıklayan eşi ortak konuta kabul etmesi gerektiği
- geldiğinde eve girmesini olanaklı kılan önlemleri alması
- ihtarın tebliği tarihinden itibaren 2 ay içerisinde ortak konuta dönen eşi eve kabul etmediği ya da eve girmesini her ne suretle olursa olsun engellediği anlaşıldığı takdirde
- terk sebebiyle boşanma davası açılacağını’ içermesi gerekir.
İhtarın Noterce Gönderilmesi
Terk eden eşe ihtarname yoluyla davet gönderilmesi mümkündür. Noterlik tarafından gönderilecek olan ihtarın dönülmesi için çağrı yapılan konutun açık adresi, anahtarının bulunduğu yeri, yol parasının gönderildiği, dönüş yapılması gereken sürenin 2 ay olduğunu, uymamanın sonuçlarını içermesi gerekir. Ortak konuttan ayrılmaya zorlamak suretiyle terk eden eşe de ihtarname gönderilerek ortak konuttan ayrılmak zorunda kalan eşi eve kabul etmesi ihtar edilebilir.
Terk Eden Eşe Gönerilen İhtarın Samimi Olmadığı Haller
Terk etme halinde terk edilen eş tarafından yapılan eve dön çağrısının samimi olmadığı iddia edilebilir. Örneğin,
- evliliğin yürümeyeceğini açıklamak,
- diğer eşi istemediğini söylemek,
- diğer eşi sevmediğini veya geçinemeyeceklerini açıklamak,
- ihtarı sinirle gönderdiğini söylemek,
- ihtarı gönderdikten sonra diğer eşe karşı evliliğin doğasına aykırı söylemlerde bulunmak veya davranışlar yapmak,
- başka birisiyle ilişkisinin bulunması,
- şiddet uygulamak,
- hakaret veya tehdit etmek,
- konuta kabul etmemek,
- güven sarsıcı davranışta bulunmak
gibi sebepler ortak konuta davetin samimi olmadığına delalettir.
Konuta kabul etmeme ile ilgili zorunlu olmasa da delile ihtiyaç olacaktır. Bu amaçla noter, muhtarlık, zabıta veya mahkemece yapılacak delil tespiti ile delil oluşturulabilir.
Yargıtay ayrıca, hem terk, hem de şiddetli geçimsizlik sebebi ile açılan boşanma davasında terk kapsamında yapılan eve dön çağrısının samimi olmadığına kanaat getirmektedir.
Bununla birlikte, ihtar ile verilen 2 aylık süreden çok daha uzun süre sonra boşanma davası açmak da samimiyetin olmadığını gösterir bir husus olarak değerlendirilmektedir.
Terk Nedeniyle Boşanma Davasında Diğer Sebeplere Dayanmakta Hak Kaybı
Terk nedeniyle açılacak boşanma davasında samimiyet olgusu sebebiyle, terk eden eşin eve dönmesi için çağrı yapan eş çağrısında samimi sayılacağından, ihtar göndermeden önce gerçekleşen tüm olay ve boşanma sebeplerini affettiği veya hoş gördüğü kabul edilir. Dolayısıyla terk sebebiyle açılan davanın reddedilmesi halinde, terk nedeniyle göndermiş olduğu ihtar sebebiyle diğer tüm iddia ve sebeplerinden feragat etmiş sayılır.
Ancak ihtar gönderildikten sonra gerçekleşen olaylar nedeniyle başka iddia ve talepler ile boşanma davası açılması mümkündür. Bu şekilde başka bir boşanma sebebine dayanılması ancak usulüne uygun yapılmış ıslah ile mümkün olur.
Terk nedeniyle boşanma davasında hiçbir surette davacı veya davalıya manevi tazminat verilemez.
Boşanma Avukatı Tavsiye
Yukarıda yer alan Yargıtay içtihatları genel hatları ile terkin nasıl yorumlandığına örnek teşkil etmektedir. Bir boşanma avukatı yargılama sırasında hangi davranışların vurgulanması gerektiğini ve hangilerinin Mahkeme nezdinde önem arz ettiğini özenle belirlemelidir. Boşanma avukatı danışma esnasında ön değerlendirmesini yaparak davada izlenecek stratejiyi daha sonra desteklenecek deliller ile birlikte değerlendirir. Boşanma avukatı ücreti esasen 2022 - 2023 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ile belirlenmiş ise de, İstanbul boşanma avukatı 2022 İstanbul Barosu Avukatlık Ücret Tarifesine göre ücret belirlemektedir. Ancak her dosya kendi özelinde ne kadar emek sarf etmek gerekeceği, ne kadar süreceği ve zaman alacağına göre değerlendirilir. Dolayısıyla boşanma avukatı ücreti sabit olmayıp, değişkenlik gösterebilmektedir. İstanbul Barosu'na kayıtlı İstanbul avukatlarına ait iletişim bilgileri, İstanbul Baro Levhası'ndan avukat sorgulama yapılarak öğrenilebilir.
Terk nedeniyle boşanma davalarına ilişkin Yargıtay emsal kararları
Terk nedeniyle boşanma davası çokça teknik meseleyi ilgilendirmektedir. Yargıtay kararları terk hususunu detaylı olarak incelemektedir. Her olay kendi özelinde değerlendirmekle birlikte, aşağıdaki Yargıtay kararları, Yargıtay’ın terk nedeniyle boşanma davalarına bakış açısını özetlemektedir.
Terk eden eşin haklı nedeni olmamalıdır.
Taraflar terk tarihinden önce İstanbul’da oturdukları halde; davet edilen ev.... köyünde bulunmaktadır. Davalının davet edildiği bu konutun seçiminde davalının onayı alınmadığı gibi; (TMK.md.186) konut hakim müdahalesi yoluyla da belirlenmemiştir (TMK.md.195). Kaldı ki, davalı kadının ihtara verdiği cevapta; eşinin şiddet uyguladığı, evden kovduğu, çocukları alarak köye gittiğini bildirerek ihtara itiraz ettiği görülmektedir. Bu durumda davacı koca tarafından çekilen ihtar sonuç doğurmaz ve böyle bir ihtara dayalı boşanma davasının da kabulüne karar verilemez. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 04.12.2013, 2013/14751 E., 2013/28533 K.
Somut olayda da terk edilen, davalı- davacı erkek değil davacı-davalı kadındır. Çünkü davacı-davalı kadın ortak konutu terk etmeye zorlanmıştır. Davalı-davacı erkeğin terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır. (Hukuk Genel Kurulunun 13.03.2015 gün ve 2013/2-1688 E, 2015/1032 K. sayılı ilamı) Mevcut duruma göre, davalı-davacı erkek tam kusurlu, davacı-davalı kadın ise kusursuzdur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 06.07.2021, 2021/4276 E., 2021/5864 K.
Terk için özgür irade ile evden ayrılmış olmalıdır.
14. Evlilik “birlik ilkesi” üzerine kurulmuştur. Evlenme ile eşler arasında “evlilik birliği” kurulmuş olur ve tarafların evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirme görevleri başlar. Bu görevlerin en önemlisi ise evliliğin amacıyla uyumlu şekilde eşlerin birlikte yaşamalarıdır. Bu bağlamda birlik süresince kural olan; zorunlu nedenler dışında eşlerin birlikte yaşamasıdır. Asıl kuralın aksine eşlerden birinin bu birliktelikten haklı bir sebep olmaksızın özgür iradesi ile ortak yaşamdan ayrılması ise “terk” olarak kabul edilir. Terkmutlak ve özel bir boşanma sebebi olarak 4721 sayılı Kanunu’nun 164. maddesinde;
“(1) Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. (2) Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Görüldüğü üzere, terk sebebiyle açılan boşanma davaları kendine has özellikleri nedeniyle bu davalarda “dava koşulları ile yargılama usulü” iç içe geçmiş hâldedir. Dava çok sıkı maddi ve şekli şartlara bağlanmış olup titizlikle inceleme gerektirmektedir. Buradan hareketle söylenmelidir ki; hâkim, terk sebebine dayalı boşanma dava şartlarının oluşup oluşmadığını maddi hukuk ve usul hukuku açısından olmak üzere iki ayrımda inceleyerek karar vermelidir. Maddi hukuk açısından “terk eylemi” evlilik birliğinin yüklediği yükümlülükleri yerine getirmeme maksadı ve ortak hayata son verme kastı taşımalı, haklı ve hukuka uygun bir nedene dayanmamalı ve son olarak altı ay süreyle devam ediyor olmalıdır. Maddenin ikinci fıkrasında ise usul hukuku açısından üzerinde dikkatle inceleme yapılması gereken “ihtar müessesesi” açıklanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 15.06.2021, 2017/2717 E., 2021/761 K.
Eve dönen eşi eve almayan eş kendisi terk etmiş sayılır.
Yapılan incelemede; davalı kadın, davacı erkeğin kendisine kötü muamelede bulunduğunu, müşterek haneden kovulduğunu, İhtar sonrası eve geldiğini fakat davacı erkeğin kendisini eve almadığını beyan etmiş olsa da terk ihtarını alan kadının 11.11.2016 tarihinde eve döndüğü, 14,11.2016 tarihinde ise davacı erkeğin kendisine hakaret ettiği iddiasiyla savcılığa şikayette bulunduğu, Soma Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/3871 esas 2016/1831 karar nolu soruşturma dosyasında yeterli delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği, davalı kadının evi terk etmeye zorlandığının ve kötü muamele gördüğünün tanık beyanlarıyla da ispatlanmadığı, erkeğin ihtarında samimi olmadığı yönünde dosyada başkaca delilin de olmadığı terk ihtarından sonra eve dönen kadının kısa süre içerisinde davacı eşi hakkında savcılığa şikayette bulunup evden ayrıldığı, ortak yaşamın kurulmadığı, davalı kadının eve dönmekte samimi olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan sebeplerle, Türk Medeni Kanunu'nun 164. maddesi koşulları gerçekleşmiş olup davacı erkeğin davasının kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 10.12.2020, 2020/3426 E., 2020/6373 K.
Bu açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı kadının gösterdiği tanıkların beyanları ve dosya kapsamına göre, davacı eşin davalı olan eşini ortak konutu terke zorladığı gibi, ortak konutun anahtarını değiştirmek suretiyle eve dönmesini engellediği de sabittir.
Bu olgu ile yukarıda açıklanan “Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.”şeklindeki yasal düzenleme birlikte ele alındığında davacı eşin gerçekte iddia ettiği gibi “terk edilen” değil, “terk eden” eş olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 04.11.2009, 2009/2-402 E., 2009/484 K.
Eşin yakınlarıyla oturmayı reddetmek terk değildir.
Terk sebebiyle açılan boşanma davaları kendine has özellikleri nedeniyle bu davalarda “dava koşulları ile yargılama usulü” iç içe geçmiş hâldedir. Dava çok sıkı maddi ve şekli şartlara bağlanmış olup titizlikle incelenme gerektirmektedir. Buradan hareketle söylenmelidir ki; hâkim, terk sebebine dayalı boşanma dava şartlarının oluşup oluşmadığını maddi hukuk ve usul hukuku açısından olmak üzere iki ayrımda inceleyerek karar vermelidir. Maddi hukuk açısından “terk eylemi” evlilik birliğinin yüklediği yükümlülükleri yerine getirmeme maksadı ve ortak hayata son verme kastı taşımalı, haklı ve hukuka uygun bir nedene dayanmamalı ve son olarak altı ay süreyle devam ediyor olmalıdır. Maddenin ikinci fıkrasında ise usul hukuku açısından üzerinde dikkatle inceleme yapılması gereken “ihtar müessesesi” açıklanmıştır.
15. Nitekim öğretide de terk; “…ortak hayatın kesilmesidir. Bunun için eşlerden birinin ortak konuttan ayrılması ve konuta geri dönmemesi gerekir. Eşlerin aynı evde yaşamakla birlikte, oturma ve yatak odalarını ayırmaları, birbirleriyle hiç konuşmamaları terk sayılmaz; çünkü burada durumun daima normale dönmesi ihtimali ve imkânı vardır. Ortak konuttan ayrılma, isteyerek olabileceği gibi, eşlerden birinin diğerini evden atması sonucunda, yani zorla da olabilir. Bu durumdu eşin evden ayrılmasında hukuka aykırılık unsuru yoktur. Bu takdirde terk eden eş, ötekini kovan eştir. Eşlerden biri nikâhtan sonra birlikte seçtikleri ortak konuta hiç gelmezse, yine terk vardır. Buna karşılık eşlerden birinin diğerinin yakınlarıyla oturmayı reddetmesi terkdeğildir” (Prof. Dr. Bilge Öztan, Aile Hukuku, 6. Bası, Ankara 2015, s. 667) şeklinde açıklanmaktadır. O hâlde, ortak konutu terke zorlayan veya eve dönmeyi engelleyen eşin, gerçekte terk eden eş olması nedeniyle, terke dayalı boşanma davası açma hakkı bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu sonucun, yasanın konuluş amacına da uygun olduğu anlaşılmaktadır. Aksine görüşün kabul edilmesi hâlinde; ortak konuttan kovulan, fiilen ayrılmaya zorlanan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesi engellenen eşe karşı, haksız konumda bulunan eşin boşanma davası açma hakkı olduğunun kabulü ile boşanma kararı elde edebileceğinin düşünülmesi, hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı her türlü duraksamadan uzaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 25.11.2020, 2017/2289 E., 2020/939 K.
Eve dönmek istemeyen eşin haklı olduğunu kanıtlaması gerekir.
Terk nedeni ile açılan boşanma davasında, davalı kadının terkte haklılığı değil, eve dönmemekle haklı olduğunu kanıtlaması gerekir. Toplanan delillerden, usulüne uygun ihtar tebliğine rağmen davalının haklı bir sebebi olmadığı halde davet edildiği ortak konuta dönmediği gerçekleşmiştir. Davalıya gönderilen ihtarın şeklinde ve süresinde yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanununun 164. maddesi şartları gerçekleşmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 13.02.2014, 2013/20513 E., 2014/2693 K.
Terk İle İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı
12. Boşanma sebepleri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 161 ve 166. maddeleri arasında özel ve genel boşanma sebepleri olarak düzenlenmiştir. Genel boşanma sebebi TMK’nın 166. maddesi ile düzenleme altına alınan evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumudur. Özel boşanma sebepleri ise kendi içinde mutlak özel boşanma sebepleri (zina-TMK m. 161, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış-TMK m. 162, suç işleme-TMK m. 163 ve son olarak terk-TMK m. 164) ve nispi özel boşanma sebepleri (haysiyetsiz hayat sürme-TMK m. 163 ve akıl hastalığı TMK m.165) şeklinde ayrıma tabidir. Bu ayrımların asıl önemi; hâkimin, somut olayda evliliğin çekilmez hâle gelip gelmediğini incelemesinin gerekip gerekmediği noktasında kendini gösterir. Kanun koyucu özel mutlak boşanma sebepleri konusunda belirli bir olayın gerçekleşmesi şartını aramıştır. Özel mutlak boşanma sebebine dayalı bir davada “kanunun aradığı belli şart” gerçekleştiği takdirde artık hâkim, genel boşanma ve özel nispi boşanma sebebine dayalı davaların aksine “evliliğin çekilmez hâle gelip gelmediğini” incelemeksizin boşanma kararı vermek zorundadır. Zira kanun koyucu; özel mutlak boşanma sebeplerinden birinin varlığı halinde, ortak hayatın çekilmez hâle geldiğini kabul etmiştir. Burada iddia edilen özel boşanma sebebinin varlığının ispatlanmış olması, boşanmaya karar verme hususunda yeterli olup, hâkim; tarafların bunun dışında ileri sürdükleri bir iddia ve savunmaya değer vererek hükme esas alamayacağı gibi boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların diğer kusurlu davranışlarını da dikkate alamayacaktır. Bunun doğal sonucu olarak; özel boşanma sebebiyle aleyhinde yürütülmekte olan bir davada ayrıca bağımsız bir boşanma davası bulunmayan davalının, kusur esasına dayalı boşanmanın mali sonuçlarına ilişkin tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerini (TMK m. 174/1-2 ve 175) ileri süremeyeceği tartışmasızdır.
13. Evlilik “birlik ilkesi” üzerine kurulmuştur. Evlenme ile eşler arasında “evlilik birliği” kurulmuş olur ve tarafların evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirme görevleri başlar. Bu görevlerin en önemlisi ise evliliğin amacıyla uyumlu şekilde eşlerin birlikte yaşamalarıdır. Bu bağlamda birlik süresince kural olan; zorunlu nedenler dışında eşlerin birlikte yaşamasıdır. Asıl kuralın aksine eşlerden birinin bu birliktelikten haklı bir sebep olmaksızın özgür iradesi ile ortak yaşamdan ayrılması ise “terk” olarak kabul edilir. Terkmutlak ve özel bir boşanma sebebi olarak 4721 sayılı Kanunu’nun 164. maddesinde;
“(1) Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. (2) Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.” şeklinde düzenleme altına alınmıştır.
14. Terk sebebiyle açılan boşanma davaları kendine has özellikleri nedeniyle bu davalarda “dava koşulları ile yargılama usulü” iç içe geçmiş haldedir. Dava çok sıkı maddi ve şekli şartlara bağlanmış olup titizlikle incelenmesi gerektirmektedir. Buradan hareketle söylenmelidir ki; hâkim, terk sebebine dayalı boşanmadava şartlarının oluşup oluşmadığını maddi hukuk ve usul hukuku açısından olmak üzere iki ayrımda inceleyerek karar vermelidir. Maddi hukuk açısından “terk eylemi” evlilik birliğinin yüklediği yükümlülükleri yerine getirmeme maksadı ve ortak hayata son verme kastı taşımalı, haklı ve hukuka uygun bir nedene dayanmamalı ve son olarak altı ay süreyle devam ediyor olmalıdır. Maddenin ikinci fıkrasında ise usul hukuku açısından üzerinde dikkatle inceleme yapılması gereken “ihtar müessesesi” açıklanmıştır.
15. Bilindiği üzere; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinden farklı olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda terk sebeplerine, önceki Kanun hükmün de yer almayan “terk etmiş sayılma” kavramı eklenmiştir. Bu husus 164. maddenin birinci fıkrasında “…terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terketmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır,..” şeklinde ifade edilmiştir. Buradaki “terk etmiş sayılma hâli” kanunun kabul ettiği bir hukuki sonuç olması sebebiyle “kanuni terk” olarak isimlendirilmelidir. Kanuni terk; ya eşi ortak konutu terk etmeye zorlamak ya da haklı bir sebep olmaksızın eşin ortak konuta dönmesini engellemek şeklinde ortaya çıkar. Burada açıkça anlaşılacağı üzere mutlak şekilde “terke mecbur etme” eylemi söz konusudur. Burada ki “terke mecbur etme” fiilinin ne şekilde gerçekleşmiş olması gerektiği; her bir boşanma davasında tarafların eylemlerinin kendine özgü ve o evliliğe münhasır olması sebebiyle önceden açıklanması mümkün olmayıp, hâkim; önüne gelen her bir somut olaya göre, eylemin terk etmiş sayılma kabul edilip edilmeyeceğine karar verecektir. Öyleyse, terke dayalı boşanma davasını; eşi evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla terk eden veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmeyen eş gibi, eşi tarafından terke zorlanan veya ortak konuta dönmesi engellenen eş de “terk edilen eş” konumunda bulunması nedeniyle açabilecektir. Zira yasa, diğerini ortak konutu terke zorlayan veya haklı sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eşin de terk etmiş sayılacağını açıkça düzenlemiş ve davaya hakkı olan eş kavramına yer vererek bu eşe de terk edilen sıfatıyla dava açma hakkı getirmiştir. Hâkim; davalının eylemini “terk etmiş sayılma” olarak kabul etmesi hâlinde artık eşini terke zorlayan veya ortak konuta dönmesi engellenen davalı hakkında terk hükümlerini uygulayabilecektir.
16. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; terk etmiş sayılan eş aleyhine açılacak boşanma davasında aranan şartlarla terk eden eş için aranan şartların aynı olacağı tartışmasızdır. Burada ihtar isteminde bulunması gereken eş, ortak konutu terk etmeye zorlanan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesi engellenen eştir. Bu noktada, ortak konuttan ayrılan eşin ihtar çektiği gözetildiğinde, ihtarın niteliği ve amacı yönünden üzerinde dikkatle durulması gereken husus; terk etmeye mecbur bırakılan eş olarak “kendisinin tekrar ortak konuta dönmesini ve bunun için gerekli koşulların sağlanmasını” terk etmiş sayılan eşten talep ve ihtar etmesi gerektiği hususudur. Ortak konuta dönmeyi sağlayacak ihtarda da; ihtardan itibaren iki ay içinde evden ayrılmaya mecbur bırakılan veya eve alınmayan eşin ortak konuta davet edilmesi gerektiği, davet edilmemesi hâlinde ise ihtar talebinde bulunan eşin terk sebebiyle boşanma davası açmaya hak kazanacağı hususlarında hatırlatmanın da yer almasının gerektiği kuşkusuzdur.
17. Nitekim öğretide de terk;“…ortak hayatın kesilmesidir. Bunun için eşlerden birinin ortak konuttan ayrılması ve konuta geri dönmemesi gerekir. Eşlerin aynı evde yaşamakla birlikte, oturma ve yatak odalarını ayırmaları, birbirleriyle hiç konuşmamaları terk sayılmaz; çünkü burada durumun daima normale dönmesi ihtimali ve imkânı vardır. Ortak konuttan ayrılma, isteyerek olabileceği gibi, eşlerden birinin diğerini evden atması sonucunda, yani zorla da olabilir. Bu durumdu eşin evden ayrılmasında hukuka aykırılık unsuru yoktur. Bu takdirde terk eden eş, ötekini kovan eştir. Eşlerden biri nikâhtan sonra birlikte seçtikleri ortak konuta hiç gelmezse, yine terk vardır. Buna karşılık eşlerden birinin diğerinin yakınlarıyla oturmayı reddetmesi terkdeğildir” (Prof. Dr. Bilge Öztan, Aile Hukuku, 6. Bası, Ankara 2015, s. 667) şeklinde açıklanmaktadır. O hâlde, ortak konutu terke zorlayan veya eve dönmeyi engelleyen eşin, gerçekte terk eden eş olması nedeniyle, terke dayalı boşanma davası açma hakkı bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu sonucun, yasanın konuluş amacına da uygun olduğu anlaşılmaktadır. Aksine görüşün kabul edilmesi hâlinde; ortak konuttan kovulan, fiilen ayrılmaya zorlanan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesi engellenen eşe karşı, haksız konumda bulunan eşin boşanma davası açma hakkı olduğunun kabulü ile boşanma kararı elde edebileceğinin düşünülmesi, hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
18. Hemen burada, davacının taraf sıfatı (husumet) etkisi üzerinde de durulmalıdır. Sıfat deyimi dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle (usul hukuku sorunu) ilgili olduğu hâlde; taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hakka (maddi hukuk sorunu) ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (davacı sıfatı-dava hakkı) o hakkın sahibine ait olup (aktif husumet); hakkını o hakka uymakla yükümlü kişiden (davalı sıfatı-pasif husumet) isteyebilecektir. Sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu daha açık bir ifadeyle bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin olması nedeniyle maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel bir itirazdır. Hâkim somut olayda bir itiraz sebebinin varlığını öğrenirse bu yönün kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle bu hususu kendiliğinden gözetmek zorundadır. Taraf sıfatının, dava şartı olmaması nedeniyle; hâkim, yaptığı inceleme sonunda taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanaatine varırsa, dava şartı yokluğunun aksine davanın usulden değil, esastan reddine karar vermelidir (Prof. Dr. Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Mart 2020, Cilt-1, s.332-334).
19. Görüldüğü üzere; eşini terke zorlayan veya ortak konuta dönmesini engelleyen eşin gerçekte terk eden eş olması nedeniyle, açmış olduğu dava aktif husumet yokluğu nedeniyle esastan redde mahkûm olup, bu durumun davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel bir itiraz niteliğinde olması nedeniyle dava hakkının bulunmaması davanın esasına girmeye engel teşkil etmeyeceği gibi, hâkim somut olayda bu hususu kendiliğinden gözetmek zorundadır. Nitekim benzer ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 18.04.2007 tarihli ve 2007/5-233 E., 2007/221 K; 04.11.2009 tarihli ve 2009/2-402 E., 2009/484 K. sayılı kararları ile de benimsenmiştir.
20. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; terke dayalı boşanma davasında dava açma hakkı, kanunun açık deyimiyle sadece terk edilen eşe ait bulunduğundan, diğer eşi ortak konutu terke zorlayan veya ortak konuta dönmesini engelleyen eşin terk eden eş konumunda olması nedeniyle terke dayalı boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır. Somut olayın değerlendirilmesinde ise; mahkemece, eşini ortak konutu terke zorlayan davacının dava açma hakkı olmadığı belirtilerek açılan dava reddedilmiş ise de, Özel Dairece “davalının haklı bir sebebi olmadığı hâlde davet edildiği ortak konuta dönmediği” gerekçesiyle davanın kabulü gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur. Dosyaya yansıyan olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı erkek eşin sürekli hakaret ettiği ve kadın eşi ortak konuttan kovmak suretiyle eşini terke zorladığı anlaşılmıştır. Yukarıda üzerinde durulan tüm olgu, kavram ve yasal düzenlemeler gözetildiğinde davacının gerçekte iddia ettiği gibi terk edilen değil, terk eden eş olduğunun kabulü gerekmektedir. Durum bu olunca davacının, terk edilen eşe ait bulunan terke dayalı boşanma davası açma hakkı bulunmadığından, davasının da kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 04.11.2020, 2017/2727 E., 2020/846 K.
Kaynak:
Boşanma Hukuku, Ömer Uğur Gençcan, Yetkin Yayıncılık, 2022