Meşru Müdafaa

Meşru müdafaa 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 25. maddesinde meşru müdafaa ve zorunluluk hali başlığı altında düzenlenmiştir. Meşru müdafaa eden, yani kendini veya başkasını savunmak için, saldırıyı durdurmaya yetecek kadar orantılı bir suç işleyen kişi beraat alır.  

Meşru müdafaa TCK 25

TCK 25’inci madde hükmüne göre meşru müdafaa: “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”

Meşru Müdafaa Nedir?

Meşru müdafaa ceza hukukunda bir hukuka uygunluk nedenidir. Meşru müdafaa halinde işlenen fiillerden ötürü kişinin beraat eder. Yani aslında eylem suç olsa da hukuken suç oluşmaz. İşte bu sebeple meşru müdafaa sıkı şartlara bağlı tutulmuştur. Saldırılara karşı müdafaa adı altında her fiil meşru müdafaa kapsamında sayılmamıştır.

Meşru Müdafaa İlkesi Nedir?

Meşru savunmanın en temel amacı kişilerin sahibi olduğu haklarını savunma içgüdülerini yasal bir zemine oturtmak ihtiyacıdır. Olağan hayatta kişiler kendilerine yönelen saldırılara içgüdüsel olarak bir savunma geliştirecek ve bu kapsamda hareket edeceklerdir. Kişilerden saldırılara karşı hareketsiz kalmalarını beklemek hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabilecektir. İşte bu noktada meşru müdafaa ilkesi yasal zemine oturtturularak; saldırıya uğrayan kişilerin savunmalarından ötürü cezalandırılmalarının önüne geçilmiştir.

Nefsi Müdafaa Nedir, Nasıl Yapılır?

Nefis Arapça kökenli bir kelime olup kişinin öz varlığı, kişinin kendisi demektir. Nefsi müdafaada kişinin kendisine karşı gerçekleştirilen bir saldırıyı yine kendisinin defetmesidir. Aslında nefsi müdafaa diye bir kavram hukukumuzda yer almaz. Nefsi müdafaa ve meşru müdafaa arasındaki fark hukukta söylem farkından ibarettir.

Meşru Müdafaa Şartları Nelerdir?

Meşru müdafaa şartları şunlardır:

  1. Bir saldırı bulunmalı
  2. Bu saldırı haksız olmalı
  3. Saldırı ile savunma eş zamanlı olmalı
  4. Savunma zorunlu olmalı
  5. Savunma saldırana karşı yapılmalı
  6. Savunma ile saldırı arasında orantı olmalı

Nefsi müdafaa şartları ile meşruu müdafaa şartları arasında bir fark yoktur. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bu söylem halk arasında kullanılan bir söylemdir.

Bir Saldırı Bulunmalı

Saldırı kavramından ne anlaşılması gerektiği açık değildir. Saldırının insana karşı olması gerekir; evcil hayvana, taşınmaza, taşınır mala yönelik saldırılara karşı yapılan savunmalar meşru müdafaa çerçevesinde değerlendirilmeyecektir. Saldırının mutlaka gerçekleşmiş olması gerekmez, gerçekleşmesi muhakkak saldırılar için de meşru müdafaa mümkündür.

Bu Saldırı Haksız Olmalı

Meşru müdafaa için saldırının hukuka aykırı bir saldırı olması gerekir. Hukuka uygun müdahalelere karşı savunmalar meşru müdafaa hali teşkil etmeyecektir. Örneğin kolluğun yakalaması sırasında kolluğa karşı savunmaya girilmesi meşru müdafaa olarak değerlendirilmeyecektir.

Saldırı ile Savunma Eş Zamanlı Olmalı

Saldırı gerçekleştikten sonraki müdahaleler meşru müdafaa olmaz. Zaten böyle bir durum meşru müdafaanın düzenleniş amacına aykırıdır. Meşru müdafaa kişilerin bir saldırıya karşı hem içgüdüsel olarak gerçekleştirdikleri savunmalarını, hem de o an kendilerini başka şekilde korumalarının mümkün olmamasından ötürü gerçekleştirdikleri fiilleri koruma altına almıştır. Saldırı bittikten sonra artık kişiye yönelen bir saldırı kalmadığından, şartları varsa ancak haksız tahrik hükümleri uygulanabilecektir.

Savunma Zorunlu Olmalı

Meşru müdafaa için saldırı karşısında kişinin kendisini savunmasının zorunlu olması gerekir. Burada, kişinin kendisine veya başkasına yönelen saldırıyı savunma yapmadan defetme imkânının bulunmaması gerekir. Ancak dikkat etmek gerekir ki hukuk düzeni kişilerden kendilerine karşı yönelen saldırılarda kaçmalarını beklememektedir. Yani kişi saldırıdan kaçarak kurtulabilirdi, meşru müdafaa hükümlerinin uygulanmaması gerekir denemez.

Savunma Saldırana Karşı Yapılmalı

Somut olayda saldırıyla ilgisi olmayan üçüncü kişilere karşı yapılan eylemler meşru savunma olarak değerlendirilmeyecektir. Savunmanın mutlaka saldırana karşı olması gerekir.

Savunma İle Saldırı Orantılı Olmalı

Meşru müdafaa değerlendirmesi yapılırken savunmanın saldırı ile orantılı olup olmadığına bakılır. Eğer savunma saldırıyı defetmede ölçüsüz olacak şekildeyse kişi hakkında şartları varsa meşru savunmada sınırın aşılmasına ilişkin hükümler uygulanacaktır. Savunmada ve saldırıda kullanılan araçlar arasında da oran olmak zorundadır. Ancak burada mutlak bir eşitlikten bahsedilmez. Somut olayda bıçağa karşı silahla savunma yapılması halinde de meşru müdafaa hükümleri uygulama alanı bulabilecektir. Bu kapsamda değerlendirme yapılırken yalnızca kullanılan aletlerin tehlike boyutu değil, olayın oluş şekli, tarafların fiziki kuvvetleri, saldırının kuvveti göz önüne alınır.

Meşru Müdafaa Suç Mudur?

Öncelikle meşru müdafaa nedir? sorusuna bir hukuka uygunluk nedenidir şeklinde cevap vermiştik. Hukuka uygunluk nedenleri suçun unsurları arasında yer alan hukuka aykırılık halini ortadan kaldırmakta fiili en baştan beri hukuka uygun hale getirmektedir. 5237 Sayılı TCK’ nda yer alan hukuka uygunluk nedenleri;

  • kanun hükmünü yerine getirme,
  • hakkın kullanılması,
  • ilgilinin rızası  
  • meşru müdafaa halidir.

Somut olayda meşru müdafaa varlığı kanaatine varılırsa yapılan eylem suç teşkil etmeyecektir. Yani meşru müdafaa eylemleri suç değildir.  

Meşru Müdafaa Ceza Alır Mı?

Meşru müdafaa cezası yoktur. Meşru müdafaa bir hukuka uygunluk sebebidir ve hukuka aykırılık da suçun unsurlarındandır. Meşru müdafaa halinde ortada bir suç olmayacağından cezası da olmayacaktır. Sonuç olarak meşru müdafaa halinde kişi ceza almayacaktır. Yargılamada kişinin hareketlerinin meşru müdafaa kapsamında olduğu sonucuna varılırsa kişi beraat edecektir.

Meşru Müdafaa Sicile İşler Mi?

Yargılama sonucunda mahkeme eğer kişinin eylemlerinin meşru müdafaa kapsamında olduğuna yönelik bir tespitte bulunursa beraat kararı verecektir. Beraat kararları adli sicil kaydına işleyen kararlardan değildir. Dolayısıyla meşru müdafaa sicile işlemez.  

Meşru Müdafaa Caiz Mi?

Meşru müdafaa halinde kişi ya kendisinin ya da başkasının canına, malına, namusuna yönelen bir saldırıyı defetmektedir. İslam hukukçuları da bu noktada kişilerin kendilerine veya başkalarına yönelen saldırılara karşı meşru müdafaada bulunabileceği konusunda hemfikirdir.

Hatta Türk hukuk sistemindeki tanıma ek olarak saldırganın kendisine yönelik eylemlerine karşı da 3. kişinin meşru müdafaada bulunabileceği görüşündelerdir. Görüşlerden biri şu şekildedir:

‘Meselâ bir kimse kendini öldürmeye veya yaralamaya yahut malını telef etmeye teşebbüs ettiğinde bunu önlemek üzere yapılan müdahale de bir tür meşrû müdafaa sayılır.’ (Zekeriyyâ el-Ensârî, VIII, 424-425; Abdülkādir Ûdeh, I, 479).

Meşru Müdafaa Neleri Kapsar?

Meşru müdafaanın kapsamı çok geniştir. Meşru müdafaa ölüm sonucunun gerçekleşmesi halinde bile uygulama alanı bulabilecektir.  Meşru müdafaa haksız bir saldırıya karşı olmaktadır. Kişinin kendisine veya başkasına yönelmiş bir saldırı varken muhakeme yeteneğini kaybetmesi ve savunma ile saldırı arasındaki oranı yitirmesi olasıdır. Bu halde bile meşru savunma hükümleri uygulama alanı bulabilecektir.

İşte meşru müdafaada sınırın aşılması dediğimiz bu durumun varlığı halinde kişinin meşru savunma hükümlerinden faydalanıp faydalanamayacağı sınırın nasıl aşıldığına göre değişecektir.  Meşru savunmada sınırın mazur görülebilecek heyecan, korku ve panikle aşılması halinde faile ceza verilmeyecektir. Faile bu halde ceza verilmemesinin sebebi kişinin bir saldırıyla karşı karşıya kaldığında duyduğu korku neticesinde eylemlerinin sınırını koruyamaması ve bunun neticesinde de meşru müdafaa sınırını aşmasıdır.

Ancak eğer bu sınırı kasten aşmışsa, kişi işlemeyi kastettiği suçtan cezalandırılacaktır. Bu durumda fail şartları varsa haksız tahrik hükümlerinden faydalanabilecektir.

Meşru Müdafaa Avukatı Şart Mıdır?

Ceza yargılamasında avukatın zorunu tutulduğu haller şunlardır:

  • Yaşı küçük olanlar
  • Kendini savunamayacak ölçüde malul, sağır ve dilsiz olanlar
  • Alt sınırı 5 yıldan fazla bir suçtan yargılananlar ceza avukatı tutmak zorundadır.

Meşru müdafaa halinde suç tipine ve ceza sınırına göre avukat zorunluluğu olup olmadığı hususu değişecektir. Ancak avukat zorunluluğu olsun olmasın ceza yargılamaları son derece teknik, zorlu ve uzun bir süreçtir. Bu süreçte avukat desteği yargılanan kişi açısından önemli olacaktır.

Meşru Müdafaa Yargıtay Kararları

Meşru müdafaa ne demek sorusu kanunda tanımlansa da meşru müdafaa örnekleri veya sınırları kanunda açıkça sayılmamıştır. Bu konuda meşru müdafaa Yargıtay kararları yol göstericidir.

  • Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere nefsi müdafaa meşru müdafaa bir hukuka uygunluk sebebidir. Hukuka aykırılık da suç unsurlarındandır. Bir olayda hukuka uygunluk sebepleri varsa yani suç unsurları oluşmamışsa yargılama neticesinde kişi beraat etmelidir. Konuya ilişkin Yargıtay kararı şu şekildedir:

“Sanığın üzerine atılı eylemi meşru müdafaa şartları içindeyken gerçekleştirdiğinin kabulü karşısında, meşru müdafaa nedeniyle sanık hakkında 5271 sayılı CMK'nin 223/2-d maddesi uyarınca beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi bozmayı gerektirmiş...” (Yargıtay 3. CD., 2015/20630 E., 2016/288 K., 12.01.2016 T.)

  • Meşru müdafaa beraat Yargıtay kararı her defasında aynı gerekçeyle verilmektedir. Meşru müdafaa bir hukuka uygunluk sebebidir. Eğer somut olayda meşru müdafaa varsa ceza verilmesine yer olmadığı kararı yerine beraat kararı verilmelidir.

“...Mağdurun sanığa tokat attığı, bıçak ile sanığa saldırması üzerine sanığın mağdurun elindeki bıçağı alırken elinden yaralandığı, bunun üzerine mağdurun sanığa silah doğrulttuğu ve sanığın da mağdurdan aldığı bıçağı sallamak suretiyle mağduru yaralayıp olay yerinden ayrıldığı anlaşılmaktadır. Sanığın mağdura yönelik eylemini mağdurdan kendisine karşı başlamış olan saldırıyı defetmek ve saldırıdan kendisini korumak maksadı ile gerçekleştirmiş olması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nin 25. maddesi gereğince meşru müdafaa hükümlerine göre beraat kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi bozmayı gerektirmiş...” (Yargıtay 3. CD., 2015/17305 E., 2016/112 K., 11.01.2016 T.)

  • Her saldırıya karşı yapılan savunma meşru savunma kapsamında değerlendirilmemektedir. Meşru savunma hususunda önemli şartlardan biri savunmayı gerektirecek bir saldırının varlığı veya saldırının gerçekleşme olasılığının kuvvetle muhtemel olmasıdır. Saldırı bittikten sonra veya saldırgan uzaklaşırken yapılan sözde savunmalar meşru müdafaa kapsamında sayılmaz. Konuya ilişkin Yargıtay kararı şu şekildedir:

“Müştekinin sanıkla karşılaştıktan sonra arkasını dönüp gideceği esnada sanığın sopa ile kafasına vurduğuna dair anlatımlarına, müştekinin adli raporu ile tespit edilen yaralanma bulgularının müşteki anlatımları ile uyumlu olmasına ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın olay tarihinde karşılaştığı müştekinin kafasının arkasına ele geçirilemeyen silahtan sayılan bir sopa ile vurarak yaraladığının sabit olmasına ve olayda meşru savunma koşullarının bulunmamasına rağmen, sanığın oluşa ve dosya kapsamına uygun düşmeyen savunmalarına itibar edilip, eylem meşru savunma kapsamında değerlendirilerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiş...” (Yargıtay 3. CD., 2014/38837 E., 2015/12858 K., 13.04.2015 T.)

  • Meşru savunma teşkil eden fiiller sebebiyle kişi ölmüş olabilir. Sırf ölüm meşru savunmanın olaya uygulanmasına engel teşkil etmez. Meşru müdafaa şartları sağlanmış olması halinde sanığa tam koruma sağlamaktadır. Savunma neticesinde kişinin ölmüş olmasına rağmen meşru müdafaanın uygulama alanı bulduğuna yönelik Yargıtay kararı şu şekildedir:

“Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık ...’ün maktul ...’ya yönelik eyleminin TCK'nin 25/1. maddesi gereğince meşru müdafaa kapsamında kaldığı gerekçeleri gösterilerek ceza verilmesine yer olmadığına hükmedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde düzeltme nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan...” (Yargıtay 1.CD., 2019/2429 E., 2019/3569 K., 02.07.2019 T.) 

 Kaynak:

TCK

Yargıtay