Boşanmalarda Çocuğun Velayeti Hangi Durumlarda Babaya Verilir?
Evlilik dışı doğan çocuklarda Türk Medeni Kanunu m. 337/1 uyarınca çocuğun velayeti kural olarak anneye aittir. Annenin küçük, kısıtlı veya ölmüş olması halinde veya velayet kendisinden alınmışsa mahkemece çocuğun velayetinin babaya verilmesine karar verilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, anneye verilmeyen velayet mutlaka babaya verilecek değildir. Duruma göre hâkim velayetin ne anneye, ne de babaya verilmesine karar verir; çocuğa vasi atanmasına karar verebilir.
Anne ve babanın evli olması halinde kural olarak velayet hak ve yükümlülükleri anne ve babaya müşterek olarak aittir (TMK m. 336). Anne ve babanın boşanma davası ikame etmesi halinde, çocuğun velayeti ile ilgili de karar verilmelidir.
Boşanma davalarına ilişkin istatistiklere göre Türkiye’de boşanma davalarının %75’inde çocuğun velayeti anneye, %25’inde babaya bırakılmaktadır.
Velayetin düzenlenmesinde analık babalık duygularından çok çocuğun üstün yararı, bedeni ve fikri gelişimi, psiko sosyal gelişmeleri dikkate alınmaktadır.
Yaşça daha küçük çocuklarda mahkemelerin eğilimi gereklilik olmadığı sürece çocuğu anneden ayırmamak olsa da, annenin yaşam biçiminin çocuğun bedensel ve zihinsel gelişimini olumsuz olarak etkileyecek nitelikte olması halinde, mahkeme çocuğun velayetinin babaya verilmesine karar verebilir.
Boşanma davası açmak istiyorsanız ve nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız eğer boşanma davası nasıl açılır? adlı makalemizi okumanızı öneririz. Boşanma avukatı ücreti ve boşanma davası açma ücretleriyle ilgili bilgiye ise linkten ulaşabilirsiniz.
Çocuğun velayetinin genellikle aşağıdaki durumlarda anneden ziyade babaya bırakıldığı görülür:
Annenin küçük veya akıl hastası olması halinde çocuğun velayetinin babaya bırakılması
Annenin küçük yaşta olması, akıl hastası olması veya çocuğa ilgi gösteremeyecek halde olması durumunda, velayet babaya bırakılabilir.
Anlaşmalı boşanma davası ile çocuğun velayetinin babaya bırakılması
Eşler, anlaşmalı boşanma halinde müşterek çocuklarının velayetinin anneye mi, babaya mı bırakılacağını kararlaştırabilirler. Eşler arasındaki bu mutabakat, hakimin çocuğun velayetini eşlerin belirlediği tarafa bırakmasını gerektirmez; çocuğun velayeti kamu düzenine ilişkin olduğundan, hakim gerekli araştırmayı re’sen yaparak, anlaşmalı boşanma protokolünde yazmasına rağmen çocuğun velayetini diğer eşe bırakmaya veya çocuğa vasi atanmasına karar verebilir. Dolayısıyla anlaşmalı boşanma davası ile velayetin babaya verilmesi, ancak mahkemenin çocuğun velayetini babaya bırakması, mahkemenin bu durumda herhangi bir sakınca görmemesi halinde ve açıkça onaylaması ile mümkündür.
Kardeşlerin ayrılmaması ilkesine göre çocuğun velayetinin babaya bırakılması
Boşanma davasında her iki eşin çocuklarının velayetini talep etmesi halinde mahkemece eşlerden hangisinin velayeti almasında çocuğun üstün yararının daha çok gözetileceği incelenerek buna göre karar verilir. Bazı durumlarda ise, birden fazla çocuk olması halinde, çocuğun üstün menfaati ile birlikte kardeşleri ayırmama ilkesi uygulanır. Buna göre, eğer iki veya daha çok müşterek çocuk var ise, çocukların aile düzeninin parçalanarak her iki ebeveyne bölüştürülmeleri yerine, aynı ebeveyne tüm çocukların velayetinin verilmesine karar verilir. Özellikle yaşça idrak çağında sayılan 8 yaş ve üzeri çocuğun babası ile yaşamak istemesi halinde görülen bu durum, daha küçük yaşta ve idrak çağında olmayan çocuğun velayetinin babaya verilmesinde engel olmaması halinde küçük çocuğun da velayetinin babaya bırakılması şeklinde sonuç bulur.
Boşanma davası süresince babanın yanında yaşamaya devam eden çocuğun velayetinin babaya bırakılması
Boşanma davası ikame edildiğinde, mahkemece gerekli tedbirler alınır ve geçici velayet eşlerden birine verilerek diğer eş ile çocuğun kişisel ilişkisinin düzenlenmesine dair ara karar oluşturulur. Bu durumda, boşanma davası sırasında birlikte yaşaması beklenmeyen eşlerin çocuklarının her iki ebeveynle ilişkilerinin olumsuz yönde etkilenmemesi amaçlanır. Bazı boşanma davalarında çocukların tedbiren baba yanında yaşamasına ve tedbiren velayetin babaya bırakılmasına karar verilmekte, dava neticesinde de bu duruma dayanarak, çocuğun düzeninin bozulmaması için, çocuğun mutlu ve alıştığı düzende yaşamaya devam etmesine karar verilerek mahkemece çocuğun velayeti babaya bırakılabilir.
Annenin velayeti almasının çocuk için tehlike arz edecek olması halinde velayetin babaya bırakılması
Velayetin hangi eşe bırakılacağına karar verilirken, özellikle yaşça annenin şefkat ve ilgisine muhtaç çocukların öncelikle anne ile yaşamasına karar verme eğiliminde olan mahkemeler, anne ile yaşamanın çocuk için büyük tehlike arz edecek olması halinde, çocuğun velayetini babaya bırakabilir. Örneğin annenin iffetsiz yaşam sürmesi, uyuşturucu bağımlısı veya alkolik dayıların yanında çocuğun barınmak zorunda kalması gibi hallerde, mahkemece babanın velayeti almaya uygun olması şartıyla çocuğun velayetinin babaya verilmesine karar verilir.
Annenin yeniden evlenmesi halinde çocuğun velayetinin babaya bırakılması
Boşanma davasından sonra velayeti alan tarafın yaşam koşullarında esaslı değişiklik olması halinde, yeniden çocuk velayet davası açılarak çocuğun velayetinin babaya verilmesi talep edilebilir. Annenin yeniden evlenmesi, annenin yaşamında esaslı değişikliktir. Çocuğun velayeti boşanma davasında anneye verilmiş ve anne daha sonra yeni bir evlilik yapmış ise, baba mahkemeye başvurarak çocuğun bu durumdan olumsuz etkilendiğini öne sürerek çocuğun velayetinin değiştirilmesini talep edebilir. Nitekim sırf evlilik durumu çocuğun velayetini değiştirmeye veya kaldırmaya sebep teşkil etmez. Ancak çocuğun menfaati gerektiriyorsa, anne veya babanın başkasıyla evlenmesi halinde talep üzerine gerekli önlemleri alarak velayetin değiştirilmesine veya çocuğa vasi atanmasına karar verebilir. Annenin başka yere gitmesi de aynı yeniden evlenmesi gibi yaşam koşullarında esaslı değişiklik olarak kabul edilir ve buna göre velayet yeniden değerlendirilebilir.
Boşanma davasında idrak çağındaki çocuğun beyanına göre çocuğun velayetinin babaya verilmesi
8 yaşındaki çocuk idrak çağındadır. Dolayısıyla boşanma davası yargılaması sürerken çocuğa hangi ebeveyni ile yaşamak istediğinin sorulması zorunludur. Çocuğa sorulmaksızın alınan velayet kararları, Yargıtay’ca eksik inceleme sebebiyle bozulmaktadır. 8 yaşındaki çocuğun babası ile yaşamak istediğini beyan etmesi üzerine, mahkemece çocuğun menfaatini olumsuz etkileyen bir durum yok ise, çocuğun velayetinin babaya verilmesine karar verilir.
Annenin, çocuğun babası ile kişisel ilişkisini engellemesi halinde çocuğun velayetinin babaya bırakılması
Boşanma davası neticesinde çocuğun velayetinin anneye verilmesi halinde, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki düzenlenerek çocuğun babası ile görüşme günleri belirlenir. Bazı zamanlarda, bazı annelerin çocuğu kışkırtma veya kaçırma şeklinde, çocuğun baba ile görüşmesinin engellendiği görülmektedir. Bu gibi durumlarda, babanın velayeti almasında sakınca görülmez ise, mahkemece çocuğun velayetinin babaya verilmesine karar verilebilir.
Çocuğun velayetinin babaya bırakılması yönünde emsal kararlar
Müşterek çocuklar A, B ve C idrak çağındadır. Bu müşterek çocuklar davadan önce dava esnasında babanın yanında yaşayıp, mahkemece alınan sosyal inceleme raporunda babaları ile birlikte yaşamak istediklerini beyan etmişler, yine 08/05/2018 tarihli duruşmada da babaları ile birlikte kalmak istediklerini bildirmişlerdir. Mahkemece alınan 04/04/2018 tarihli sosyal inceleme raporunda da müşterek çocukların velayetlerinin babaya verilmesinin uygun olacağı bildirilmiştir.
Müşterek çocuk 16/06/2016 doğumlu D ise idrak çağında değildir. Müşterek çocuk yaşı itibariyle anne sevgi ve ilgisine ihtiyaç duyulacak yaşta olmakla birlikte, alınan sosyal inceleme raporunda; davalı annenin yakınlarının çocukların bakımında kendisine destek olamayacağı, davalının çalışma düşüncesi bulunup, çalışması halinde küçük D'yi bakıcı veya başka kişilere - komşulara bırakma düşüncesinde olduğu, geleceğine yönelik endişeli ve kararsız olarak gözlemlendiği, davacı babanın ise; velayet görevini kötüye kullanacağına dair bir iddia ya da ispatın bulunmadığı, çocukların bakımı konusunda anne ve babasının destek oldukları, idrak çağındaki çocukların annelerinin geçmişte kendilerine kötü davranış ve sözlerde bulunduğunu ifade etmeleri hususları dikkate alındığında velayetin babaya verilmesinin çocuğun üstün yararına olacağının bildirilmesi, yine kardeşlerin birbirinden ayrılmalarının onların ruhsal ve sosyal gelişimlerini olumsuz yönde etkileyeceğinin de gözetilmesi karşısında müşterek çocuk D'ye ilişkin yapılan velayet düzenlemesinin çocuğun üstün yararına uygun olduğu anlaşılmakla... İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, 27.1.2020, 2018/3613 E., 2020/87 K.
Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı" (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi m. 1; TMK m. 339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b)'dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Dosya kapsamındaki delillerden ve davalı-davacı erkeğin 5 kez müşterek çocuk ile kişisel ilişki tesisi için icraya başvurduğu, icra kanalıyla kadının ailesiyle birlikte yaşadığı konuta gelindiğinde çocuğun orada bulunmadığı gerekçesiyle kişisel ilişki tesis edilemediği, ancak dosya içerisinde bulunan sosyal ekonomik durum araştırmasında ve sosyal inceleme raporunda kadının ailesinin yanında oturduğunun belirlendiği, kadın tarafından yeni bir adres bildirilmediği anlaşılmaktadır. Bu suretle annenin baba ve çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi engelleyerek geçici velayet görevini kötüye kullandığı anlaşılmaktadır. Çocuğun baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi sebep ve deliller de bulunmamaktadır. O halde müşterek çocuğun velayetinin babaya verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. HD., 17.10.2016, 2016/17842 E., 2016/13832 K.
Müşterek çocuklar yargılamanın devamı sırasında davalı baba yanında kalmışlar ve duruşmada babaları ile kalmak istediklerini ifade etmişlerdir. Görüşlerine başvurulan uzmanlar da raporlarında velayetlerin babaya verilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Küçüklerin birbirlerinden ayrılmalarının onların bedeni ve fikri gelişimlerinde olumsuz etki yapacağı da açıktır. Öte yandan karardan sonra, 18.6.2009 tarihli tutanakla velayeti anneye verilen müşterek çocuk U. M.'ın anne tarafından babaya teslim edildiği de anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, 2001 doğumlu U. M.'un da velayetinin davalı babaya verilmesi gerekirken; yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. HD. 10.02.2011, 2010/21295 E., 2011/2074 K.
Müşterek çocuk ... lise son sınıf öğrencisi olup, ...'da babası ile birlikte kalmaktadır. Bulunduğu ortamdan ayrılmasının onun ruh halini, başarısını,bedeni ve fikri gelişmesini olumsuz yönde etkileyeceği ve idrak çağında olduğundan Birleşmiş Millletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi uyarınca dinlenilmesi ve görüşlerinin değerlendirilmesi düşünülmeden eksik inceleme ile velayetin anneye verilmesi doğru görülmemiştir. Yargıtay 2. HD., 13.12.2006, 2006/10980 E., 2006/17529 K.
12.06.2018 tarihli duruşmada dinlenen Ali, babası ile kalmak istediğini, babası ile mutlu olduğunu ifade etmiştir. Velayetin düzenlenmesinde asıl olan çocuğun üstün yararıdır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Dosya kapsamından, çocuğun tercihinin üstün yararına aykırı olduğuna yönelik, bir başka deyişle baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi sebep ve delil bulunmamaktadır. Velayetin babaya verilmesinde çocuğun yararına aykırı bir husus kanıtlanmadığına göre; ortak çocuk Ali'nin tercihi ve üstün yararı esas alınıp velayetinin babaya verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. HD., 15.01.2019,2018/7798 E., 2019/169 K.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 337. maddesi "Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir." hükmünü içermektedir. Mahkemece alınan uzman raporunda babanın 2004 doğumlu N. İ.'ın istek ve ihtiyaçlarına duyarlı bir baba olduğu, velayetin babaya verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden babanın çocuğu sahiplendiği ve birlikte yaşadıkları anlaşılmaktadır. O halde, davalı anneninde çocuğun velayetini istemediği hususu da nazara alınarak velayetin babaya verilmesi gerekirken, talebin reddedilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2012/22114 E., 2013/14407 K., 27.05.2013
Ortak çocuk 2005 doğumlu Yunus Emre idrak çağında olup mahkemece bizzat dinlenmiş ve babasının yanında kalmak istediğini belirtmiştir. Ayrıca 26/03/2015 tarihli uzman raporunda ortak çocuk Yunus Emre'nin velayetinin babaya verilmesi gerektiği hususunda görüş bildirilmiştir. Davalı babanın velayetten kaynaklanan görevlerini ihmal ettiğine dair bir delil ve olgu da bulunmamaktadır. O halde kardeşlerin ayrılmaması ilkesi de gözetilerek ortak çocuk Yunus Emre'nin velayetinin davalı babaya verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 27.02.2017, 2015/22880 E., 2017/1967 K.
Toplanan delillerden davalının, müşterek çocuğu İzmir'de bulunan ailesinin yanına bırakıp İstanbul'da çalışmaya başladığı, uzman ile görüşmesinde de işi gereği sabit yerinin bulunmadığını belirterek fiilen velayeti kullanmadığı, davacının ise müşterek çocuğu Yalova'da bulunan ailesine bırakmakla birlikte İstanbul'da çalışıp en azından hafta sonları çocukla ilgilendiği anlaşılmaktadır. Ayrıca tarafların müşterek çocuğu Y. 07.05.1999 doğumlu olup, idrak çağındadır. Mahkemece görüşüne başvurulmuş, kararlı bir şekilde babasının yanında kalmak istediğini söylemiştir. Kendi isteğinin yüksek çıkarına aykırı düşeceğine ve babanın velayet görevini yerine getiremeyeceğine veya yükümlülüklerini savsaklayacağına ilişkin ciddi sebep ve deliller bulunmamaktadır. Bu durumda velayetin babaya verilmesigerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Yargıtay 2. HD., 30.01.2013, 2012/8243 E., 2013/2307 K.
Küçük J. D., annenin evlilik dışı ilişkisinden doğmuş, baba ile soybağı 06.01.2012 tarihinde tanıma (TMK md. 295) ile kurulmuştur. Türk Medeni Kanununun 337. maddesine göre evlilik dışı doğan çocuğun velayet hakkı anneye aittir. Anne küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim çocuğun menfaatine göre çocuğa bir vasi atar veya velayeti babaya verir. Mevcut olayda küçük J. D.'in annesi 01.05.1996 doğumlu olup küçüktür. Baba ile soybağı tanıma ile kurulduğuna göre, babanın velayeti alma hakkı mevcuttur. Baba velayeti istemediğine ilişkin açıkça beyanda bulunmadığı gibi, aksine çocuğu sahiplendiğini ve birlikte yaşadıklarını bildirmiştir. O halde, velayetin babaya verilmesigerekirken, yaşı küçük olan anneye verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 27.02.2013, 2012/13199 E., 2013/5093 K.
Kaynak: Yargıtay